31 Temmuz 2017 Pazartesi

ÇAYIN FELSEFESİ


YEDİKASE ÇAY
İlk kase dudaklarımı ve boğazımı ıslatır
İkinci kase yalnızlığımı ve melankolimi kovar
Üçüncü kase kurumuş iç organlarıma sızar,
Beş bin kıvrımın edebi göbeğinden başka bir şey bulmadan
Dördüncü kase hafif bir terleme yapar,
Hayatın haksızlıklarını gözeneklerimden dökerek
Beşinci kase etimi ve kemiklerimi arındırır
Altıncı kase beni ölümsüzlere katar, o kadar keyifli
Yedinci kaseyi içmeme gerek yok,
Kanatlarımın altında sadece saf rüzgarın telaşlı esintisini hissederim.

Çinli şair Lotung’un 9. Yüzyılda yazdığı bu şiir tam da bir özeti gibi çaya olan bakış açısının. Çay yüzyıllar önce Çin’de keşfedilmesinin ardından sadece sıcak bir içecek olmaktan çok öteye geçmiştir.

Demlenmesi,sunumu ve sağlık açısından sahip olduğu  birçok özelliğiyle diğer bütün sıcak içeceklerden farklı olarak bir felsefesi de olan çay aslında her ana ve duyguya yakışan bir içecektir.

Önce  Çin’de daha sonra Japonya’da kendi dini ritüellerine ve eskiden beri törensel olan yemek adabına uygun düşen bir çay içme töresini geliştirmişler ve çay içmeye derin bir anlam yüklemişlerdir.

Sonraları Uzakdoğu’daki kadar olmasada her ülkenin farklı bir çay kültürü oluşmuştur. Farklı demleme ve sunum özellikleri olan farklı kültürlerde tek ortak nokta çayın hissettirdikleridir.

Dertleşirken, hoş sohbetler ederken, ruhumuzu dinlendirirken, rahatlamak ya da ayılmak istediğimizde yanı başımızda sıcacık bir fincanla eşlik eder bize çay hangi çeşidiyle olursa olsun. Belki de çoğu zaman fark etmeyiz bile ama varlığıyla her duygumuza eşlik eden bir içecektir çay.

İlk yıllardan itibaren bu içeceğin sağlıklı olduğu kadar rahatlatıcı ve ruhani bir yanı olduğu düşünülüyordu. Çay felsefesine göre çay, gerek ahlakla, gerek dinle, gerekse insana ve doğaya olan bakış açımızla birebir ilintili olduğundan sadece estetizm değildir. Temizliğe özendirdiği için hijyendir. Basit olanın içindeki rahatlığa işaret ettiği için ekonomidir.

Ülkemizde de çok önemli bir yere sahip olan çay özellikle Çin ve Japonya’da manevi olarak da çok değerlidir. Özellikle Japonya’daki çay seremonileri ile her fincanın ve demlemedeki her adımın felsefik ve ruhani bir anlamı ve dinginliği vardır. Aslında tüm kültürlerde ortak olan çayın pozitif enerji yayan gücüyle içildiği ortama huzur vermesidir. Hem aroması ve özellikleriyle hoş bir içecektir hem de sohbetlere eşlik eden dert ortaklarından biridir. Çünkü her ortama eşlik edebilecek bir gücü vardır.


Oğuz Atay ne kadar güzel özetlemiş, “biz, yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz. Avuçlarken ince belli bardağı, hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder